TUNCAY ÖZİLHAN
Sen nasılsan hayat da öyledir…
Bu haftaki konuğumuz mütevazı kişiliği ve çalışma disiplini ile türkiye’nin en önemli iş insanlarından biri Anadolu Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Tuncay Özilhan. “Patron olmak değil lider olabilmek önemli” diyor… 50 yıllık iş hayatındaki başarısının ardında çok çalışıp ,konsantre olmanın, kendini geliştirmenin, ve girişimciliğin yattığını söylüyor. Tuncay Özilhan’ın spor ile ilgili tutkusunu da bilmeyen yok. O tam bir Beşiktaş sevdalısı aynı zamanda da basketbol aşığı. Zaman zaman adının geçtiği beşiktaş başkanlığı için gurur verici ama düşünmüyorum diyor. Spordan, aile yaşantısına, iş dünyasında attığı adımlardan, yerli otomobile ve 2021 beklentilerine ilişkin açıklamalarla söz Tuncay Özilhan’da.
SPOT: “DEĞERLERİM HEP ÇOK ÇALIŞMAK, HER ZAMAN İŞİNİN BAŞINDA VE KONSANTRE OLMAK, YENİLİĞE ÖNEM VERMEK, HEP KENDİNİ GELİŞTİRMEK VE GÜNCELLEMEK VE HER ZAMAN GİRİŞİMCİ OLMAK”
Siz çok saygın ve başarılı bir iş insanısınız. Tuncay Özilhan’ı, Tuncay Özilhan yapan nedir?
Beni bugün olduğum kişi haline getiren pek çok etken sayabilirim. Her şeyden önce 50 yıla yaklaşan profesyonel iş yaşamım ve bu süreçte yaşadığım sayısız tecrübe var. Bu hayattaki mentorlarım olarak gördüğüm ve Anadolu Grubu’nun da kurucuları olan babam İzzet Özilhan ve Kamil Yazıcı’nın bana öğrettiği ve aktardığı değerler ve bunlara ek olarak benim kendi deneyimlerim paralelinde şekillendirdiğim tecrübelerim var. Ben çok genç yaşta iş hayatının içine dahil oldum ve her zaman çok çalıştım. Babam ve Kamil Bey’den hep cesur kararlar almayı öğrendim. Hem tek başıma yurtdışına eğitime gönderilerek kendi mücadeleme başladım hem de önce babamın yanında işe giderek sonra da daha 18 yaşımdayken onların yönetim toplantılarını dinleyerek erkenden süreçlerin içinde yer aldım. Onlar her zaman, Türkiye’nin koşullarına, gidişatına uygun atılımlar yaptılar ve ülkemiz adına pek çok sektörde çok önemli girişimlerde bulundular. Onların kararlarını, iş yapış şekillerini gözlemleyerek çok şey öğrendim. Sonrasında da Grupta farklı pozisyonlarda farklı süreçler yöneterek deneyim kazandım. Anadolu Grubu’nun pek çok farklı sektörde ve farklı coğrafyada çok çeşitli operasyonları ve iş yapış şekilleri var. Tanıştığınız her insan, yaşadığınız her olay, karşılaştığınız her sıkıntı size bir şeyler öğretiyor. Benim değerlerim hep çok çalışmak, her zaman işinin başında ve konsantre olmak, yeniliğe önem vermek, hep kendini geliştirmek ve güncellemek ve her zaman girişimci olmak yönünde gelişti. İnsana ve topluma fayda sağlamak ve herkes için değer üretmek ise bizim olmazsa olmazımız. Ben her zaman her konuda üretmekten, üretken olmaktan yanayım. İnsan hangi yaşa gelirse gelsin, hem kendisi, hem sevdikleri, hem de toplum için çalışmaktan ve üretmekten vazgeçmemeli.
Uzun bir aktif meslek hayatınız var. Bu süreçte karşılaştığınız zorluklardan bahsedebilir misiniz?
Ben iş hayatım boyunca hem ülkemizde hem de dünya çapında ekonomik, siyasi ve sosyal anlamda pek çok iniş çıkışın yaşandığı döneme şahitlik ettim. Hem ülkemizde hem de faaliyet gösterdiğimiz coğrafyalarda işlerimize de etki eden pek çok olay, pek çok kriz süreci yaşadık. Bu yüzden de aslında ani gelişmelere ve değişimlere karşı esnek olabilen bir altyapı kurmayı başardık. Benim yönetim felsefesi olarak her zaman gelişmeleri çok yakından takip etmeyi, değişimler karşısında hem fikir hem de iş modelleri anlamında güncel kalmayı ve potansiyel kriz konularına yönelik olarak altyapıda her zaman hazırlıklı olmayı savunurum. Bu anlamda da etkin ve temkinli bir finansal yönetim anlayışı, insan kaynakları ve teknoloji açısından güçlü bir altyapı ve hem yenilikçi hem de sürdürülebilir bir bakış açısı büyük önem taşıyor. Şu an içinde bulunduğumuz pandemi süreci, hem benim için hem de şu an dünya üzerinde yaşayan tüm nesiller için, benzerini görmemiş olmamız itibarıyla belki de karşılaştığımız en büyük zorluklardan biri olarak ortaya çıktı. Tüm insanlık için çok zor ve çok ciddiye alınması gereken bir süreç söz konusu. Yine henüz nereye varacağını tüm detayları ile kestiremediğimiz bu dönemde de her gelişmeyi çok iyi takip etmemiz ve olası değişimlere karşı doğru hazırlıkları yapmamız ve doğru aksiyonları almamız gerekiyor.
SPOT: “EMEKLİLİK KAVRAMI HER ZAMAN BANA ÇOK UZAK OLDU, BEN ÇALIŞIRKEN MUTLU OLUYORUM”
Yoğun bir iş insanı olarak iş-aile dengesini nasıl kurdunuz?
Ailemin her bir üyesi benim için tabii ki çok değerli ve onlarla geçirdiğim her zaman dilimi çok kıymetli ama çalışmak hayatım boyunca benim için hep ön planda yer aldı. Bugün hala her gün ofisime gider, sabah 08:00’den akşam 06:00’ya kadar çalışırım. Her şirketimizi, her konuyu ayrı ayrı takip ederim. Ben kendimi en çok iş insanı kimliğimle tanımlıyorum. Anadolu Grubu’ndaki tüm şirketlerin Yönetim Kurulu Başkanlığı’nın dışında TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Başkanlığı gibi pek çok önemli sorumluluklarım var. Ayrıca Anadolu Efes Spor Kulübü’nün de Başkanıyım. Emeklilik kavramı her zaman bana çok uzak oldu, ben çalışırken mutlu oluyorum. Ama haftaiçi nasıl yoğun çalışıyorsam, hafta sonlarımı da ailemle ve sevdiklerimle geçiyorum. 3 çocuğum, 4 tane de torunum var. Çocuklarım da iş hayatının içindeler. Torunlarımla zaman geçirmeyi çok seviyorum. Onlardan çok şey öğreniyorum.
Bir aile şirketi olarak hiyerarşi olmayan bir yapı yaratabildiniz mi?
2017 yılında Grubumuz genelinde profesyonel yönetim anlayışının daha da ileri seviyede yerleşmesine imkan veren, daha sağlam bir hukuki ve profesyonel alt yapı oluşturan bir adım attık. Anadolu Grubu’nun hissedarları olan Yazıcılar Holding A.Ş., Özilhan Sınai Yatırım A.Ş. (ÖSYAŞ) ve Anadolu Endüstri Holding A.Ş. (AEH) kurucu Yazıcı ve Özilhan ailelerinin eşit oranda temsil ve yönetim hakkı temelinde ve AG Anadolu Grubu Holding A.Ş. çatısı altında birleşti. Gerek yönetim kurullarımızın çoğunluğunun profesyonellerden veya bağımsız kişilerden oluşturulması gerekse tüm kilit pozisyonlar için profesyonel yönetim yapısının benimsenmesi prensipleri hassasiyetle uygulanıyor. Kurucu ailelerin temsilcileri, sadece şirketlerin yönetim kurullarında yer alarak stratejik seviyede katkıda bulunmaya devam ederken, yönetim kurullarında kendileri için belirlenmiş üyelik kotalarının bir kısmını da profesyonel yöneticilerin atanması suretiyle kullanarak profesyonel bakış açısını güçlendiriyor.
Nasıl bir kurum kültür yaratabildiniz sizce?
Kurum kültürümüz geçmişten geleceğe Anadolu Grubu’nun 70 yıllık tecrübesinin izlerini taşıyan bir değer sistemiyle şekilleniyor. Her şeyin üzerinde kurucu felsefemiz olarak konumlandırdığımız ve ortaklık ve ortak alma kültürünü merkeze alan “ortak akıl” felsefemiz var. “Odağımızda her zaman insan vardır” diyerek insanımıza en iyiyi sunmak için çalışıyor, “Adil ve eşitlikçi bir yaklaşımla işlerimizi yönetiriz” diyerek hiçbir konuda bu prensipten ödün vermiyoruz. “Girişimci ruhumuzla yeniliğe öncülük ederiz” diyor, yeniliğe ve gelişime yatırım yapıyoruz. Ve son değerimizin kendi kendini anlattığı gibi her alanda “Sürdürülebilir bir anlayışla değer katmak için çalışırız.” Anadolu Grubu’nun kurucularının bakış açılarının yanı sıra deneyimleri, marka yolculukları ve paydaşlarının ona kattıkları ile şekillenen bu değerler, bugün de bize her alanda yol gösteriyor.
1950’den bugüne devam eden bir ortaklık yapınız var. Zordur ortaklıkları yürütmek. Nasıl başarıyorsunuz?
Babam ve Kamil Bey birbirini çok iyi tamamlayan iki ortaktı. Babam, uzun yıllar birlikte iş yapabilmenin temelini dürüstlük olarak tanımlardı. Dürüstlükleri sayesinde hem Kamil Bey ile ortaklıkları bunca yıl devam etti hem de her zaman iş ilişkilerinde ve uzun süreli ortaklıklarda tercih edildiler. Çalışanların haklarına saygı göstermek, hep anlaşmadan, uzlaşmadan yana olmak, işlerimizi ortak akılla yürütmek, çalışıp kazanırken insanımıza, vatanımıza da kazandırmak hep onların bize aktardığı değerler. Yine onların iş yapış felsefesi olarak bizlere aktardığı ve bizlerin de kurucu felsefemiz olarak iş yapış şeklimizin merkezine oturttuğu ortak akıl dediğimiz kavram sayesinde ortak karar alma üzerine dayalı bir kültürümüz var. Başta çalışanlarımız olmak üzere tüm paydaşlarımızın sunduğu çeşitlilikten ve bu çeşitliliğin ortak aklımıza kattıklarından güç alıyoruz. Farklı fikir ve yetkinlikleri bünyemize katarak ve geçmişten gelen birikimimizle birleştirerek ortak aklımızı büyütüyoruz. İşlerimizi ortak akıl ile yürütüyor, birlikte karar alıyoruz. Bu yerleşik kültür, ortaklığımızı güçlendiren en güçlü unsurlardan biri. Ortaklık ve ortak akıl kültürünün her kademede yaygın olduğu bir sistemi; şeffaflık, etik değerler ve hesap verilebilirliği yönetim ve icra şeklinde içselleştirerek bugüne geldik.
SPOT: “PATRON OLMAK DEĞIL LİDER OLABİLMEK ÖNEMLİ”
Patron imajı nasıl Türkiye’de ve sizce nasıl olmalı?
Patron olmak değil lider olabilmek önemli aslında. Kendi işini kuran herkes patron olabilir. Önemli olan insanlara önemli başarılar, önemli çıktılar yolunda liderlik edebilmek ve bu süreçte işin tüm paydaşlarına kazanım sağlayabilmek. Sürekli değişime ve dönüşüme ayak uydurma çabası bu dönemin en önemli mücadelesi halini aldı. İş yapış şekilleri baştan aşağı değişirken, liderlik anlayışlarımızın, yönetim şekillerimizin de değişmemesi mümkün değil. Liderler, faaliyet gösterdikleri pazar dinamiklerine daha hızlı ve proaktif yanıt vermeli, riskleri doğru yönetebilmeli ve olası durumlara hızlıca adapte olabilmeli. Liderlerin çok yönlü bir takım oyuncusu olması, en üst kademe ilişkiler kurması ve güçlü bir iletişim yeteneğine sahip olmaları gerekiyor. Ayrıca teknolojiyi iyi anlamalı, geleneksel olan ve geleneksel olmayan pazarlama formları arasındaki farkı bilmeli ve bütün organizasyona liderlik edebilmeli. Günümüzün liderlerinin şu anda kimsenin soruların net cevaplarını bilmediği bir dünyada birçok belirsizliğe karşı sorumluluk almaları gerekiyor. Bu anlamda, öngörüsü yüksek, gerçekçi, temkinli ve duygusal açıdan güçlü bir karakterin çok önemli olduğunu düşünüyorum. İnsan odaklı olabilmek, insanın ve toplumun ihtiyaçlarını ve duygularını anlayabilmek, buna göre empati kurarak durumu yönetebilmek bu tip durumlarda çok önem kazanıyor.
Pandemi süreci sizi nasıl etkiledi?
2020 yılı tüm dünya gibi bizlerin de, içinde bulunduğumuz pandemi sürecinin getirdikleri itibarıyla tüm hedeflerimizi yeniden gözden geçirdiğimiz, alternatif senaryolara göre aksiyon planları çalıştığımız bir yıl oldu. Anadolu Grubu, bugün 9 farklı sektörde faaliyet gösteren ve geniş bir coğrafyaya yayılmış operasyonlarıyla büyük bir yapı ve bu sektörlerin her biri kendi dinamiklerine göre pandemi sürecinden farklı şekilde etkileniyor. Faaliyette olduğumuz tüm segmentlerde iş sürekliliğinin sağlanması için bütün önlemleri almakla beraber operasyonlarımızı sürekli yeniden gözden geçiriyor ve uygun aksiyonları zamanında alıyoruz. Yılın ilk 9 ayında ciromuzda %18.9 luk bir artış elde etmeyi başardık. Başlıca operasyonlarımızdaki performanslarımızda bu zorlu döneme rağmen büyümeyi sürdürebilme arzusundayız.
Peki 2021 için beklentiniz nedir?
Yatırım tarafında bir süre daha temkinli ve aciliyeti olmayan yatırımları uzun zamana yayan bir bakış açısıyla ilerlemeyi planlıyoruz. Fakat toplum açısından kritik olan başta sağlık, perakende, tarım, içecek gibi hizmet alanlarımızda bu kritik süreçte müşterilerimize kesintisiz olarak en iyi ve hızlı hizmeti sunmak için gerekli altyapı çalışmalarımızı ve yatırımlarımızı yapıyoruz. Markalarımıza, tüketicilerimize, paydaşlarımıza, dijitalleşme ve finansal disiplinimize odaklanarak önceliklerimizi belirliyoruz. Uzun vadede ağırlıklı olarak tüketici ürünleri sektörlerinde yurt içi ve yurt dışında güçlü büyüme potansiyeli gördüğümüz yeni yatırım fırsatlarını her zaman olduğu gibi değerlendirmeye devam ediyoruz. 2021 yılının nasıl bir yıl olacağını hem pandeminin ilerleyiş şekli hem de bizlerin bu süreçte atacağı adımların öngörülülük derecesi belirleyecek. Pandemi ve beraberinde büyümesi beklenen ekonomik sorunların hem ülkemizde hem de dünya düzeninde büyük değişimleri tetikleyeceğini söyleyebiliriz. Şirketler yatırım ve üretim stratejilerini, iş yapış şekillerini baştan aşağıya gözden geçirecek, çalışma koşulları değişiyor. Bu süreçte ihtiyaçları doğru tespit ederek ilerler, gerçekçi davranır ve gerekli önlemleri alırsak, gerekli değişimlere kendimizi adapte eder, sistemimizi yeniliklerle birlikte hep beraber güçlü bir şekilde sürdürürüz. Ekonominin daha karmaşık hale gelmemesi, şirketlerin büyük ekonomik sorunlar yaşamaması için tüm paydaşlar olarak, koşullara birlikte uyum sağlamak ve birlikte hareket etmek zorundayız.
SPOT: “BEŞİKTAŞ’IN BAŞKANI OLMAK GURUR KAYNAĞI AMA BU YÖNDE DÜŞÜNCEM YOK”
İyi bir Beşiktaşlısınız. Başkanlık teklifi olmuş ama kabul etmemişsiniz. Neden?
Beşiktaş Jimnastik Kulübü, Türk sporunun seyrini değiştirmiş organizasyonlardan biri. Şu an Beşiktaş Jimnastik Kulübü Başkanı olan Sayın Ahmet Nur Çebi, çok değerli bir spor adamı. Beşiktaş’ın başkanı olmak tabii ki her spor adamı için bir gurur kaynağıdır. Bu konu, geçmişte de çok gündeme geldi ama bu yönde bir düşüncem yok. Şu anda basketbol benim önceliklerimin başında geliyor ve Anadolu Efes Spor Kulübü olarak başaracağımız daha çok şey var. Kulübümüz, 1976’dan bu yana elde ettiği başarılar ile Türk basketbolunun en çok kupa kazanan takımı. 44 yıllık tarihimiz boyunca Türk gençlerinin kendilerini Avrupa çapında kanıtlamalarını sağladık. Avrupa’da her yönden referans alınacak bir spor kulübü olma vizyonu ile ilerliyoruz.
TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu başkanısınız. İçinde bulunduğumuz süreçte TÜSİAD’ın çalışmalarını nasıl buluyorsunuz?
Böyle dönemlerde TÜSİAD ve benzeri sivil toplum kuruluşları ve derneklerin önemi ve işlevi daha da çok anlaşılıyor, ortak akıl yürütme ve kolektif çözüm arama uygulamaları daha da kritik hale geliyor. Şirketlerin bu dönemi iyi yönettiğini düşünüyorum. Virüsün ortaya çıktığı ilk andan itibaren hızlı aksiyonlarla bir yandan çalışan ve toplum sağlığını koruyacak adımlar atılırken bir yandan da içinde bulunduğumuz şartlar göz önüne alınarak geliştirilen stratejilerle işlerin devamlılığı sağlanıyor. Bütün bunlar yapılırken şirketlerimizin topluma karşı sorumluluğunu unutmadığını görmekten mutluluk duyuyorum. Sosyal konuların şirketlerin sorumluluğu haline geldiği yeni bir dünya düzeninde yaşıyoruz. Şirketler artık bu gerçeklerin farkında. Ve iş yapış şekilleri de buna göre yeniden düzenleniyor. Şirketlerimizin bu dönemde hayata geçirdiği bağış ve farkındalık çalışmaları ne kadar doğru bir noktada olduklarını gösteriyor.
Yerli otomobil projesi tamamlandığında türkiye’ye katmadeğeri ne olacak?
TOGG, sadece üretim açısından değil, aynı zamanda oluşturacağı ekosistem ile ekonomi, teknoloji ve istihdam açısından da ülkemize önemli kazanımlar getirecek. Türkiye’nin en köklü sınai gruplarından biri olarak, yerli üretimi her zaman stratejik önceliklerimiz arasında tutuyoruz. Türkiye’nin Otomobili için geliştirilen yeni teknolojiler ve Ar-Ge çalışmaları birçok sektörün önünü açacak. Yeni girişimler oluşurken, bu yatırımlarla tedarik sanayimizin dönüşmesi, elektrikli araçların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde şekillenmesi gerekiyor. Bunun için de üreticilerin, yan sanayilerin ve devlet teşviklerinin bir araya gelmesi önemli. Tüm bu dönüşüm sürecinin yerel kalkınmaya da önemli bir katkısı olacak.
*