MUHTAR KENT

Sen nasılsan hayat da öyledir…

Marka, tüketiciye verilmiş bir sözdür. İyi bir marka ise tutulmuş bir sözdür. ”Onun başarısı belki de bu sözlerinde gizli.

Türkiye’den Amerika’ya uzanan bir başarı öyküsüne yer ayırdık bu röportajda. Ne kadar dinlesek az.

Adını  iş dünyasına altın harflerle kazımış bir isim o.

Coca Cola’nın Efsane Başkanı Muhtar Kent ile Liderlik, Marka yaratma ve geleceğe dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.

Bu röportajda gençlere de seslenen Muhtar Kent Akıllı risk almaktan asla çekinmeyin diyor.

 

Başarılarınızla örnek bir yöneticisiniz. Coca -Cola’da 41 yıllık başarılı iş hayatınızla efsane
başkan olarak tarihe geçtiniz. Sizi başarıya götüren neydi?

En başta başarılı olmak için yaptığın işe inanmak ve o işi sevmek gerek .Her sabah kalkınca azim,
inanç ve yüksek motivasyon ile güne başlanmalı .
Ayrıca çok kültürlü bir ortamda yetişmiş olmanın ve farklı kültür ve yörelerden gelen insanlarla
iyi ilişki kurabilmenin ve esnekliğe sahip olmanın de önemi bana göre büyük.
Çocukluğumda Asya’nın değişik ülkelerinde yaşamış olmak sonra da Tarsus Amerikan Koleji’nde
Türkiye’nin her bölgesinden gelen arkadaşlarla daimi yatılı ortamında okumuş olmam da
hayatımın ileriki yıllarında bana avantaj sağlamış olabilir .
Ayrıca 80’li ve daha sonra 1997-2004 yıllarında Coca-Cola da ve Anadolu Grubu’nda iki ayrı kez
üst düzey yöneticilik yaptım . Bu tecrübenin bana kariyerimin sonraki yıllarında ve Coca-Cola’nın
Global CEO’luğu döneminde bilhassa kriz yönetimi ve seri hareket edebilme açılarından çok
faydası oldu .

 Liderlik anlayışı değişti mi? En önemli değişim ne sizce?

Şu anda küresel ekonomide büyük bir değişim yaşanıyor. Endüstri 4.0 ile geleneksel sınırların
yok olması, eski iş yapma şekillerini ortadan kaldıran yeni teknolojilerin ortaya çıkması, artan
küreselleşme, çok farklı değer ve beklentilere sahip yeni nesillerin iş gücüne katılmasıyla birlikte
“Liderlik” kavramı her açıdan kökten değişmeye başlıyor.
Geleneksel statik, bireysel liderlikten kolektif liderliğe geçiş başladı ve önümüzdeki yıllarda hızla
artacak. Uluslararası arenada başarılı olmak isteyen liderler kendilerini bu geleceğe
hazırlamalılar.
Liderler her vakit tüm organizasyonlarına rol modeli olmak zorundaydılar ama artık bilgi akışının
şimşek süratiyle bunu 7/ 24 yapmak durumundalar .
21. asırda, Vietnam’da yapılan bir hata dünyaya 60 dakika içinde yayılıp bir liderin kariyerini
bitirebildiği gibi yüzlerce yılda zirveye çıkan bir markayı da 100 saatte ciddi biçimde
zedeleyebiliyor.
Geçtiğimiz asırda iş dünyasında liderlerin yükümlülüğü hissedarlarına getiriyi azami şekilde
sağlamak idi.
21. yüzyılda ise liderler kalıcı başarı sağlamak için tüm şirket paydaşlarına getiri sağlamak
mecburiyetindeler .
Yani şirketin çalışanlarına, tüketici ve müşterilerine, şirketin hizmet verdiği toplumlara, tedarik
zincirinde iş yaptığı şirketlere ve şirkete ev sahipliği yapan devletlere getiri ve değer artışı
sağlayabilen liderler ancak hissedarlarına kalıcı ve sürdürülebilen değer artışı yaratabiliyorlar .
Son olarak çevre ve iklim değişikliği gibi dünyanın toplumsal sorunları artık sadece devletler
tarafından çözümlenmiyor . Devlet , sivil toplum ve iş dünyasının liderleri altın üçgen olarak bir
araya gelmeli ve dünyanın toplumsal sorunlarına birlikte çözüm yaratmalılar.

 İş hayatında şansa inanır mısınız? Kendinizi şanslı hissettiğiniz bir anınızı paylaşır mısınız?

Doğru yerde doğru zamanda olmaya inanırım .
Ama genel olarak şansını insanın kendinin yaratmasının gerektiğine inananlardanım .
Benim hayatımda genelde öyle olmuştur .
Ben kariyerime Coca-Cola ‘da bir NewYork Times ilanı ile başvurarak ilk 10 ayımı Lubback
Texas’da ve Boston’da sabah saat 3.45 de kalkıp kırmızı kamyonları yükleyip sonra bu içecekleri
mağazalara plase etmekle geçirdim ve sonunda dünyada 770,000 çalışanı olan bu şirkette 10
yıla yakın CEO ve Yönetim Kurulu Başkanlığı yaptım .
Hiç bir vakit bir gün CEO ve Yönetim Kurulu Başkanı olacağım diye çalışmadım .
Hep şevk ile işimi severek en iyisini yapmak için çalıştım ve sonunda bir gün Yönetim Kurulu en
üst görevi teklif etti .

Eğitime ne kadar önem verdiğinizi biliyorum. Birçok gencin hayatına dokunuyorsunuz. Nasıl
buluyorsunuz gençleri? Tavsiyeleriniz nedir onlara?

2010 yılında eşim Defne ve çocuklarımla birlikte ABD ‘de kurduğumuz Defne-Muhtar Kent
Eğitim Vakfı ( DMKEV )ile Türkiye’de lise eğitimini tamamlamış, ve lisans eğitimine ABD’de
devam etmek isteyen başarılı Türk öğrencilere destek sağlıyoruz.
Bugüne kadar toplam 33 öğrenci burs hakkı kazandı ve her yıl değişen sayılarda yeni bursiyer
seçerek desteklemeye devam ediyoruz .Bugüne kadar DMKEV bursuyla eğitimini başarılı bir
şekilde tamamlayıp, iş hayatına atılmış 10 bursiyerimiz var.
Ayrıca, Columbia Üniversitesi Uluslararası ve Halkla İlişkiler Okulu’nda Kent Global Conflict
Resolution programını (Kent –Kent Küresel Çözüm ve Liderlik Programı) başlattık.
Belirsizliklerin ve çatışmaların giderek arttığı bu dönemde bu programla farklı ülkelerden genç
profesyonelleri ve diplomatları, liderlik ve küresel uyuşmazlıkların çözümü konusunda uzman ve
uluslararası tecrübeye sahip isimlerin katılımıyla düzenlenen oturumlarla eğitiyoruz.
Gençlere,
– Yaşam boyu öğrenmeye devam etmeleri, her gün yeni bir şeyler öğrenmeleri,ve sürekli
kendilerini yenilemelerini
– İlişkilere önem vermelerini,
– Mütevazilikten vazgeçmemelerini,
Hep söylerim ;”kendi çantanızı kendiniz taşıyın —mecazi ve hakiki anlamda..
– Her güne azimle başlatacak tutkularını bulmalarını,
– Başkalarına gönüllü olarak ulaşmalarını, çalışarak başkalarının hayatlarına pozitif
anlamda dokunmalarını ,
ve de
– Akıllı riskler almalarını ve cesur olmaktan çekinmemelerini tavsiye ederim.

 

Marka yaratmak önemli ama onu koruma daha önemli diyorsunuz… Markayı korumak için
neler yapmalı?

Bana göre marka, tüketiciye verilmiş bir sözdür. İyi bir marka ise tutulmuş bir sözdür. Bunun
için markanın saygınlığını ve itibarini korumak için yılmadan çalışmaya devam etmek gerekiyor.
Coca-Cola’daki kariyerim boyunca tüketicilerin markaya duyduğu sevginin şirkete duyduğu
saygıyla doğru orantılı olduğunu gördüm. Bunun için markamızı korumaya devam ederken
tüketici davranışlarını ve üzerinde yaşadığımız gezegenin ihtiyaçlarını dikkate aldık ve
sürdürülebilirliğe olabildiği ölçüde odaklandık.
Dünyada ilk kez 5 milyon kadın tüketici yaratan ticari kuruluş olduk.
Yine bir ilk olarak 2015 yılında kullandığımız suyun global ölçekte tümünü gezegenimize
yeniden kazandırdık .( Water neutrality )

 Türkiye’den neden dünya markası çıkarmakta zorlanıyoruz? Eksik yaptıklarımız ya da
yapmamız gerekenler neler?

Gelişmekte olan ülkelerin genel problemlerinden biri de bu….
Bir ülkenin kendi markasıyla ticari olarak global marka yaratma kapasitesi çok ilintilidir .
Yani bir ülkenin kendi markası yükselişte olursa global markalar da çıkarabilmesi haliyle
kolaylaşıyor . Şartlar ne kadar zor olursa olsun Türkiye Mudo , Beko, Arçelik, Colins, EFES, Mavi
gibi uluslararası başarı kazanan markalar çıkabilmiştir ki bu da Türk girişimcilerin başarısını
göstermektedir .
Bir markanın başarısının sürdürülebilir ve kalıcı olması için kurumsal yapı ve keskin bir vizyon
şarttır. “Vizyonsuz bir uygulama karanlıkta koşmak gibidir. Hareket edersiniz ama büyük
ihtimalle doğru yöne gidemezsiniz.”
Gelişen teknoloji ile birlikte bugün tüketiciler her zamankinden daha güçlü bir konumdalar.
İstedikleri zaman seslerini duyurabiliyorlar. Bugüne kadar markalar ve tüketiciler arasındaki
ilişki monolog olarak devam ediyordu. Ancak gelişen teknolojiyle artık markalar ve tüketiciler
arasında güçlü bir diyalog oluşmuş durumda.
Tüketici; memnuniyetini, şikâyetini ve önerilerini daha hızlı ve daha kolay bir şekilde
paylaşabiliyor. Yarınların en iyi şirketleri, tüketicilerinin durumlarını iyi sezebilen, teknolojiyi
avantaja dönüştürebilen ve tüketicinin taleplerini karşılayabilen şirketlerden oluşacaktır.

 Pandeminin iş dünyası üzerinde yarattığı yıkıcı ve yapıcı gelişmeler neler olacak sizce?

Pandemiyle birlikte küreselleşmenin iki yönünü gördük. Küresel bir dünyada yaşamıyor
olsaydık, Çin’in bir eyaletinde çıkan bir virüs tüm dünyayı etkisi altına alacak küresel bir salgına
belki dönüşemezdi. Lokalde ya da belki sadece belli bir bölgede etkili bir salgın yaratabilirdi.
Aynı şekilde küresel bir dünyada yaşamıyor olsaydık, birçok ulustan bilim insanı bir araya gelip
aynı hedef için işbirliğinde COVİD’e çözüm için çalışmalar yürütmezlerdi.
Geçtiğimiz yıl pandemiyle birlikte küreselleşme karşıtı trendlerin yükselmeye başladığını da
gördük. Bunun sonucu olarak; daha az göç ve hareketliliğe, ürünlerin ticaretinde sınırlamaya,
daha az uluslararası sermaye dolaşımına, pandemi öncesinde de var olan eşitsizliklerin artarak
yaygınlaşmasına, ve devletlerin ikinci dünya savaşından bugüne ekonomilerine en büyük
müdahalesine, tanıklık ettik, ediyoruz.
Uzun vaade de ben bu trendlerin devam etmeyeceğini düşünüyorum. İş dünyası,devlet ve
hükümetler ve sivil toplum arasında kurulacak bir ‘altın üçgen’ işbirliğiyle küresel ekonominin
yeniden canlandırılarak, istihdam yaratılabileceğine ve pandemi sonrası dünya düzeninin sağlam
temeller üzerine kalıcı bir şekilde yeniden kurulabileceğine inanıyorum.

Küresel ısınmanın etkilerini yoğun bir şekilde hissetmeye başladık. Seller yangınlar… siz de
konuşmalarınızda bu tehlikeye hep dikkat çekiyordunuz. Devletler de zorlanıyor cevap
vermekte. Şirketler farkında mı tehlikelerin nasıl aksiyon almalı sizce?

İş dünyası olarak sadece gelecek çeyreği değil gelecek nesilleri düşünerek hareket etmeliyiz.
Küreselleşme geçtiğimiz yüzyıl dünyayı değiştiren en önemli unsurların başındaydı. 21. yüzyılın
en güçlü eğilimlerinin başında ise “sürdürülebilirlik” olduğunu düşünüyorum.
Bugün geldiğimiz noktada, kazandığımız para, yarattığımız değer kadar; bu değeri nasıl ve ne
pahasına yarattığımız ve nasıl gelecek nesillere daha iyi bir gezegen devredeceğimiz de çok
büyük önem taşıyor.
Coca-Cola’da çalıştığım dönemde biz, işimizin yalnızca hizmet ettiğimiz topluluklar geliştikçe
gelişebileceğinin farkında olarak sürdürülebilirlik çalışmalarımızı yürüttük. Sürdürülebilirlik
altında yürüttüğümüz temel başlıklardan biri de Su idi.
2010 yılında ,2020 için cesur hedefler koyduk. İlk olarak 2020 yılına kadar dünyada tükettiğimiz
suyun her damlasının doğaya geri kazandırılmasını hedefledik ve bu hedefe planladığımızdan 5
sene önce, 2015 yılında ulaştık. Yılda yaklaşık yarım trilyon litre suyun temiz ve kullanıma hazır
şekilde doğaya geri kazandırılması dışında, bu program, aynı zamanda dünyada suyun çok
önemli bir kaynak olarak görülmesine ve suya karşı daha fazla saygı sağlanmasına katkı sağladı.

Risk olmadan başarı olmaz diyorsunuz? Bu dengeyi kurmanın sırrı nedir?

Benim gençlere en büyük tavsiyelerimden biridir. Akıllı riskler almaktan asla çekinmeyin derim.
Bana hayatımda en çok başarısızlıklarım yol göstermiştir. Onun için başarısız olmaktan
korkmayın. Sadece başarısızlığı tekrarlamamaya özen gösterin