Korona Virüs Sonrası Dünya Nasıl Olacak?

Sen nasılsan hayat da öyledir…

Ne zaman ortaya çıktığı tam bir muamma olsa da korona virüsünün Çin tarafından resmi olarak açıklandığı 20 Ocak’tan bu yana virüsün yıkıcı etkisi devam ediyor. Türkiye’de Sağlık Bakanlığının verilerine göre 24 Mart itibariyle 1529 vaka ve 44 ölüm var. Virüsün ne zaman zirve yapacağını tüm dünya gibi Türkiye de bilmiyor. Kısmi yasaklarla birlikte alınan önlemler covid 19 yayılmasın diye. Bu nedenle izole bir hayat sürdürüyoruz. Tüm dünya ciddi bir yalnızlığa çekildi. Adı “sosyal mesafe” olsa da bu zorunlu yalnızlık herşeyin sorgulanmasına neden oluyor. Bu sadece bir başlangıç. Perdeyi bilinmeyene sadece araladı dünya. Değişim başladı. Perde açıldığında belki de herşey değişmiş olacak. Bu yüzden korona virüsünün yaratacağı siyasi, ekonomik ve sosyal sonuçları iyi okumak gerekiyor.

Siyasi açıdan popülizm ve globalizm arasına sıkışan dünyada öncelikle devlet, sistem ve liderlik anlayışı değişecek gibi görünüyor. Virüs vahşi kapitalizmin evcilleşmesine yol açacak. Birçok alandan çekilen devlet sağlık, savunma, gıda gibi alanlarda yeniden varlığını arttıracak. Çünkü; ülkeler artık temel ihtiyaçlarını kendilerinin karşılamak zorunda olduğu gerçeği ile karşı karşıya. Mevcut siyasi yapılar ve liderler de covid19 ile mücadelede etkin rol oynayamadılar ve güven unsuru olamadılar. Güven tesis eden sivil yeni aktörler öne çıktı. Örneğin ABD’de Fauci (Salgın Hastalıklarla Mücadele Ulusal Enstitüsü Başkanı) ve Türkiye’de Sağlık Bakanı Fahrettin Koca. İktidarlardaki popülist siyasi liderlerin eleştirildikleri nokta, bürokrasinin yetkinliklerini azaltmış yada yok etmiş olmaları ve bu kurumları liyakatten uzaklaştırıp siyasallaştırarak iş yapamaz hale getirmiş olmaları. Bu sistemin çöküşünü hızlandıracak bir faktör olarak gösteriliyor. Özellikle seçimi yakın zamanda yaşayacak ülkelerde iktidar değişiklikleri olacaktır. Vatandaşlar hastalığın, yaygınlaşmasının, evde kalmanın ve ekonomik olarak fakirleşmiş olmanın faturasını iktidarlara kesecektir. Örneğin 3 Kasım 2020’de sandığa gidecek ABD’de covid19’i hafife alan, kriz yönetiminde aciz kalan Trump’ın tahtının salladığını söyleyebiliriz.

Korona virüsü sadece ulus devletler değil küresel düzen için de lider kim sorusunu yeniden gündeme taşıdı. Trump ile içine kapanan ABD’nin bıraktığı liderlik boşluğunu Çin ve Rusya gibi otoriter rejimlerin doldurmaya çalıştığını görüyoruz. Küresel ticaret savaşlarında ABD ve Çin arasındaki lider kim rekabeti aslında biri olmadan diğerinin de olamayacağını göstermişti. Çin liderlik konusunda virüs salgınında ilk başta her ne kadar yara almış gözükse de koltuğu bırakmış değil. AB şu anda salgının pençesinde. Salgın kontrol altın alındıktan sonra da ciddi sorunlarla yüzleşecek. Bu süreçte Yunanistan, İtalya başta olmak üzere Avrupa ülkeleri içine kapanmak zorunda olacağından Birliğin dağılma sürecine girme ihtimalini yeniden konuşabiliriz. Popülist bir başka lider Boris Johnson’un covide karşı halkına güven verememiş olması ve tabi Brexit faturası dahi henüz ödenmiş değil.

Salgın sonrası ülkeler sınırlarını insanlara kapattı. Meksika sınırına duvar ören, Avrupa’dan uçuşları müttefiklerine haber bile vermeden iptal eden Trump salgını kontrol altına almakta aciz kalıyor. Son yıllarda yurt dışına yaşamaya giden Türkler Avrupa’da en çok zarar gören İtalya, İspanya, İngiltere gibi ülkelerden 14 günlük karantinaya rağmen yurda akın ettiler. Salgın sonrası ülkeler vize vermek için önce sağlık raporu talep edecek. Dijital pasaportunuzda artık ilk biyolojik raporunuz tetkik edilecek. Vatanseverlik ve milliyetçiliğin tanımı ülke sınırlarını asker top tüfek değil biyolojik önlemlerle koruyabilmeğe evrilecek.

Finans ve ekonomiye gelince, korana sonrası dünyada hangisi daha değerli altın, hisse senetleri, dolar, euro, petrol mü yoksa dijital paralar mı? Önce salgın boyunca genel performanslarına bakalım.

Korona virüsünün yarattığı korku ve panik nedeniyle finansal piyasalarda hisse senetlerinde sert kayıplara neden oldu. Virüs hisse senetlerinin 2019’un son çeyreğinden itibaren kazandıklarını geri aldı. Sonra da tarihte en kötü performanslara adını yazdırdı. Trump’ın “trilyon dolarlık kulüp” diye bahsettiği şirketlerin hisseleri %30–40’lara varan kayıplarla hayal kırıklığı yarattı. Öyleki kayıplar yüzünden seanslar tarihte ilk kez defalarca durduruldu.

Petrol de tarihi düşük seviyelerde. Hem korona virüsünün yarattığı ekonomik aktivitelerdeki durgunluk hem de Suudi Arabistan ve Rusya arasındaki arz kısıntısı anlaşmazlığı petrolü 25 doları seviyesinin bile altına çekti. “Kara elmas kara günler” geçiriyor.

Dolar FED’in $1,5 trilyon para basmasına sınırsız varlık alımı vaadine rağmen güçlenmeye devam etti. Ancak virüs korkusu fiziki paranın güvenli olup olmadığını sorgulattığı için “dijital dolar” ve “dijital cüzdan” yine gündeme geldi. ABD Kongresi şimdi bunu ciddi ciddi tartışıyor. Yani kağıt para yerine dijital para konuşuluyor. Bu aslında yeni değil ama küresel sanal/kripto Rezerv Para projesi için önemli bir adım. Dijital Türk Lira’sı da ülkemizin gündemine girecek.

Altın, virüs salgını boyunca, zaman zaman düşüşler gösterse de güvenli liman özelliğini yine korudu. Ons fiyatı ortalama $1533 dolar civarında dalgalandı. Bireysel yatırımcı altından kazanç sağlarken Korona sonrası dönemde altın rezervi olan ülkerinde yeni düzende söz sahibi olması yine muhtemel. 2019 altın rezervi sıralamasında ilk beşte ABD, Almanya, İtalya, Fransa ve Rusya var. Çin altıncı sırada. Türkiye ise 11. Sırada yer alıyor.

Virüsün üretim üssü Çin de başlaması ve yaygınlaşması global tedarik zincirleri açısından da merkeziyetçi yapıdan çıkılacağı bir döneme geçmek zorunda olduğumuzu kanıtladı. Ancak Asya ‘da salgının etkisi azaldı. Batı ve ABD de ise salgının zirvesinde devam ediyor. Bu nedenle Çin’in dünya üretiminde etkisi beklendiği ölçüde daralmayacaktır ancak yeni modellemelere geçilecektir. Ancak ülkeler tarım, gıda, ilaç gibi temel ihtiyaçlarında kendine yeterli sürdürülebilir şekilde tedarik zincirlerini yerli ve millileştireceklerdir. Korona sonrası özellikle sağlık ve gıda gibi stratejik sektörlerde özelleştirmeden devletleştirmeye geri dönüş görülecek.

Virüs salgınından önce finansal krizlerde ilaç olamadıkları gerekçesiyle eleştirilerin odağında olan uluslararası finans kuruluşlarını da yeni dönemde bir dönüşüm bekliyor. Özellikle Uluslararası Para Fonu IMF salgın sonrasında çok konuşulacak gibi görünüyor. Zira Venezüella ve İran da dahil 80 ülke şimdiden IMF kapısında bekliyor. Corona’nın ekonomik külfeti belli olunca Türkiye’de dışardan yardım alacak mı göreceğiz.

Korona virüs salgını sosyal açıdan da bir çok değişikliği hızlı bir şekilde hayatımıza soktu. Bir günde apar topar ama çok başarılı olarak uzaktan online eğitime geçtik. Bakanlar Kurulu dün video konferans aracılığıyla toplandı. Online eğitim- evden çalışma, tele doktor- tele sağlık, online konser, online tiyatro gibi uygulamalar şu anda zorunlu olarak hayatımıza girdi. Türkiye gibi 2–3 jenerasyon iç içe kalabalık yaşamayı seven toplumlarda bu uygulamaları devam ettirmek kolay olmayabilir. Bu kadar online sosyal baskının ardından sosyalleşmede patlama yaşayabiliriz. Ama korona ilk salgın değildi son da olmayacak.

Sonuç olarak; korona sonra dünya yeni normalini arıyor. Teknoloji ile birlikte yürüyen dijitalleşme korona virüsüyle koşmaya başladı. Burada kilit nokta altyapı. Ekonomisi ve bağışıklığı güçlü toplumlar hiç şüphesiz korona sonrası düzende kendine yer edinirken yada yerini korurken daha avantajlı olacak.

Buse Biçer, Hakan Akbaş