Korona ile Ekonomik Görünüm
Sen nasılsan hayat da öyledir…
Korona virüsü ile mücadele sürerken vaka ve ölü sayıları da artmaya devam ediyor. En çok vaka sayısı son açıklanan rakamlara göre ABD’de. Amerika virüsün yeni merkez üssü. Trump salgının başlangıcında grip gibi bir şey diyerek virüsü hafife almıştı. Virüsün yayılma hızı ve etkisiyle birlikte Trump’ın geldiği nokta bu bir ölüm kalım savaşı şeklinde. Yani tüm dünya artık ciddiyetin farkında.
2020 yılını tamamen etkisi altına alacak olan bu salgın süreci iki aşamadan oluşuyor. İlk aşama salgının kontrol altına alınma süreci. Bu süreç iki çeyrek sürecek. Uzarsa 2021’deki görünümü de etkiler. İkinci aşama ise toparlanma süreci. Burada kritik nokta, toparlanma sürecinin kısa olabilmesi için işsizliğin kontrol altında tutulması ve iflasların önlenmesi. Bu çerçevede şu ana kadar gerek merkez bankaları gerekse hükümetler tarafından atılan adımlar hem paniği azaltmak hem de sonrasında kontrolden çıkabilecek rakamları sınırlandırmak için önemliydi. Özellikle FED hazırolda bekleyen asker gibi faizi indirdi, parasal genişlemeyi sınırsız tuttu, yabancı ülkelerin merkez bankalarına likidite sağlamak için geçici repo imkanını devreye soktu (6 Nisan’dan itibaren). Tüm bunlar kısa vadede gerekli ama etkisi sınırlı adımlar oldu. Zira asıl mesele Salgın ne zaman geçecek? Ve virüs etkisi bitecek mi? İşte bu iki soruya cevap verilemediği için piyasalardaki volatilite (dalgalanma) devam ediyor. VIX korku endeksi her ne kadar şimdilik 53 ‘e gerilemiş olsa da piyasalardaki tepki yükselişlerinin devam etmesi için endeksin 50’nin altına gelmesi gerekiyor. Bunun için salgındaki tabloda net bir iyileşme görmemiz şart. En iyi ihtimalde bile Dünya 2020’nin ilk yarısını resesyonla geçirecek.
Her ne kadar virüs salgınının neresinde olduğunu tam olarak bilemesek de Mart ayı verileri bize sonrası için ne diyor anlamaya çalışalım. Zira bundan sonraki süreçte özellikle işsizlik ve üretim verileri dünyadaki resesyonun boyutları açısından bize bilgi verecek yani nisan ayından itibaren ekonomik takvimi daha sıkı takip etmemiz gerekiyor.28 mart haftasında ABD işsizlik sigortası başvuruları 6.65 milyon kişi ile rekor kırdı. 208 krizinde bile haftalık en yüksek artış 665 bin olmuş ve 8 milyon kişi işsiz kalmıştı. Bu rakamlar istihdam tarafında sorunun derinliğini hissettiriyor. ISM imalat endeksi martta korkulan ölçüde gelmedi ama geriledi ve 49,1 ile daralma bölgesinde. Üretim endeksi ve yeni siparişlerdeki düşüşler de 11 yılın en düşüğüne işaret ediyor. Yani ABD’de üretim ve istihdam performansı giderek zayıflıyor. Çin’de PMI imalat endeksi beklentilerin üzerinde geldi. Ama Euro bölgesinde ve Almanya’da beklentilerin altında kalan PMI imalat endeksleri özellikle ilk yarı için küresel resesyonu doğrularken ikinci yarı için toplanma sürecinde endişe yaratıyor. Hizmet sektöründeki durgunluk sanayi tarafından da daha fazla onu da vurgulayalım.
Türkiye PMI’ da Mart’ta 50‘nin altına geldi. Hatırlatalım; Türkiye mart ayının ortasından itibaren yoğun olarak virüs etkisini hissetmeye başladı. Ancak Mart’taki rakamlar DİP değil. Rakamlardaki bozulmalar Nisan’dan itibaren daha net görülecek. Şu ana kadar olan bozulmalar risk algısı açısından fiyatlara yansıdı.
Piyasa fiyatlamasına baktığımızda Mart’ta BİST 100 endeksi %9,75 değer kaybetti. Dolar ise TL karşısında %5,04 yükseldi. MB, BBDK, Bankalar Birliği ve bazı bankaların aldıkları önlemler ve teşvik paketleri ile hükümetin açıkladığı 100 milyar TL’lik paket piyasalardaki virüs etkisini kırmak içindi. Burada iki temel konu Likidite sorunu ve bütçe açığı finansmanı konusuydu. İşte bu noktada Merkez Bankası en son ek likidite sağlayıcı adımlar attı. Böylece Bankacılık sektörüne likidite sağlarken bütçe açığı finansmanına da destek sağlamış oldu. Kısa vadede pansuman görevi yapacak bu adımlar dolaylı para basılması demek ve para tabanında yükseliş yaratacaktır. Bu durum içeride dolarizasyonu arttırabilir, enflasyonda yükselişe neden olabilir. Zira; para muslukları dünyada açıldı ama üretim girdilerinde petrol bakır gibi emtia fiyatlarında düşüş var. Ekonomide arz sorunu söz konusu. Dolayısıyla Merkez Bankaları enflasyon hedeflerinden de sapacaklar.
Sonuç olarak, ilk çeyrek geride kaldı, ikinci çeyrekte de tablo parlak görünmüyor. Korona virüsünün yarattığı kriz giderek derinleşiyor ama hala diplerde olduğumuzu söyleyemiyor, öngöremiyoruz. Salgın etkileri, Haziranın ötesine taşınırsa 2021 için de hesapları değiştirmek zorunda kalabiliriz. Peki, test sayısını arttırmak, yada aşının bulunması korona virüs bulmacasını çözecek mi? Tabi ki bir rahatlama getirecek ama veriler gösteriyor ki bunlardaha derinleşecek, ekonomik anlamda yıkıcı etkilerle karşılacağımız ikinci dönemde bizi ciddi zorluklar bekliyor.
Buse Biçer AKBAŞ — Hakan AKBAŞ